Oldum olası uzun otobüs yolculuklarını sevemedim. Bilhassa 3
saati aşan yolculuklar bir süre sonra benim için eziyetten farksız hale geliyor,
hele bir de yanımda sevdiğim bir arkadaşım yoksa... Kaderin cilvesi olsa gerek
ki uzun yolculukları sevmememe karşılık gezmeyi çok seviyorum. Durum böyle
olunca yolculuklarda bazı etkinliklerle yelkovanı hızlandırmaya çalışıyorum. (film,
kitap, yemek vs.)
Geçtiğimiz hafta sonu Karabük’e gezmek amaçlı küçük bir
seyahat yaptım. Otobüslerde çoğu zaman süs olmaktan başka işe yaramayan
kulaklıklar, çalışmayan USB girişleri vardır ya da bir priz bulacağımızın
garantisi hiç olmamıştır. Bu yüzden otobüse her zamanki gibi zaman geçirmeme
yardımcı olacak şekilde tam donanımlı olarak bindim.(2 adet kitap, kulaklık, taşınabilir
şarj cihazı, nane şekeri vs.)
Yolculuğun uyanık kaldığım kısmında koltuk ekranından
seçtiğim, bilim kurgu türündeki “The Signal(2014)” isimli filmi izledim. Yaklaşık
8 saatlik bu yolculukta öncekilerin aksine koltuk ekranında izlediğim filme
rahatça odaklandım. Bu sayede saatlerce çivilendiğim otobüs koltuğundan bir nebze kurtuldum.
Film nasıl mıydı?