Halkın ziyaretine açılalı 14 yıl olmasına ve ünü Türkiye’ye
yayılmasına rağmen henüz bugün gitme fırsatı yakaladığım bir doğa harikasını
tanıtacağım size: Dupnisa Mağarası. 14 yıldır gidemediğimden dolayı niye mi hayıflanıyorum?
Çünkü ben bu doğa harikasının bulunduğu ilde yaşıyorum :) (Kırklareli)
Şehir merkezine 58 kilometre, İstanbul’a ise yaklaşık 240 kilometre mesafede yer alan Dupnisa Mağarası, Demirköy ilçesinin Sarpdere Köyü yakınlarında bulunuyor. İstanbulluların hafta sonu kaçamağı haline gelen Dupnisa Mağarası yıldan yıla ziyaretçi sayısını katlıyor.
Yolculuğumuza gelirsek, öncelikle ve en önemlisi kafa
dengi birkaç arkadaş buluyoruz:) Şaka bir yana arkadaş grubuma Dupnisa gezisi fikrimden bahsettim ve olumlu karşılayanlarla
hemen yola koyulduk. Kırklareli’nin yerlisi olmama rağmen hiç duymadığım garip
köy isimlerini okumakla ve Kırklareli’nin Karadeniz iklimi etkisindeki ormanlık
alanlarını izlemekle geçen yolculukta adeta kendi şehrimi köşe bucak keşfettim.

Yazının sonunda Dupnisa'ya nasıl gidileceğinden ve güzergahlardan bahsedeceğim. Şimdiden söyleyeyim: Üsküp güzergahından giderseniz telefonlarınıza “Bulgaristan’a hoş geldiniz.” şeklinde mesajlar ve operatörünüzden yurtdışı paket önerileri gelebilir. Şaşırmayın çünkü Bulgaristan sınırına çok yakınsınız :)
Dupnisa Mağarası
Öncelikle "Dupnisa nedir?" sorusunu cevaplayalım: “Dupnisa", Bulgarca bir kelime
ve “oyuk, delik, mağara” gibi anlamlara geliyor.
Mağaralar, yer altı sularının karstik özellikteki taşları
binlerce yıl boyunca eritmesi ve aşındırması ile oluşur. Dupnisa Mağarası da 160 milyon yıllık
kireç taşlarının son 3-4 milyon yılda sular tarafından aşındırılması ve
eritilmesiyle oluşmuş. Bu bilgilerden hareketle diyebiliriz ki “biz içeride
gezerken bile şıp şıp damlayan ve bir yerlerden akan sular mağarayı şekillendirmeye
devam ediyor.” Ayrıca Dupnisa Mağarası, içerisinde oluşumları farklı üç mağara
barındırıyormuş. Yani biz “mağara” desek de aslında burası bir “mağara sistemi”imiş…
Dupnisa Mağarası’nın ziyarete kapalı kısımlarında
Bulgaristan sınırımızı çizen Rezve Deresi’nin kaynağı bulunuyor. Ayrıca yer
altı göllerinin de bulunduğu biliniyor ancak buralara biz gidemiyoruz. Buralar
daha çok profesyonel doğa sporlarcuları tarafından ziyaret edilebilen yerler. Her
ne kadar gezmeniz için yapılan yürüyüş yollarının ve korkulukların ötesine
geçmemeniz gerekse de birkaç kare fotoğraf için bu kuralları çiğnemek
isteyeceksiniz. Siz yine de çok fazla risk almayın. :)
Mağaraya girdikten sonra çok keskin bir şekilde sıcaklığın
düştüğünü hissedeceksiniz. (Sulu kısmın 10 derece, kuru kısmın ise sabit olarak
17 derecede olduğu söyleniyor.) Bu durum dışarıda Ağustos sıcağı olsa bile sizi
üşütebilir ve biraz baş ağrısı yaşamanıza sebep olabilir. Girdikten sonra bir
süre boyunca seyrek seyrek damlayan sular, ıslaklıklar ve su birikintileri ile
karşılaşıyorsunuz. Ardından mağaranın kuru kısmına geçiyorsunuz.
Kuru kısımda
dakikalarca sarkıt ve dikitlere bakakalmamak elde değil. Fazlasıyla dikkat
çekici olan bu yapılar sanki bir sanatçının uğraşıyla bilerek ve isteyerek
yapılmış gibiydi. Işıklandırmalarla etkileyiciliği artan sarkıt ve dikitler
arasında hayranlıkla dolaşırken fantastik bir filmin mekanlarını dolaşıyor gibi
hissettim. Ya da bir bilim kurgu filmindeki hayali bir gezegendeymişim gibi…
Hayal gücünüzü devreye sokan gizemli yapılara
şahit olacaksınız! Taşların ötesindeki karanlık noktalarda ne olduğunu merak edecek,
gitmek isteyeceksiniz ama maalesef gidemeyeceksiniz. Şekilli ve dev gibi taş
kütlelerinin yanından ve altından geçerken ürpertiye kapılmamak ve hayran
kalmamak çok zor. Oluşumunda suyun başrol oynadığı bu sanat eserinin sahibi
“doğa”... Evrenin
en iyi sanatçısı kesinlike “doğa” olmalı... :)
Ve tabii ki mekanın ev sahipleri: yarasalar. Söylenene göre Dupnisa,
on altı farklı türde 30 binden fazla yarasaya ev sahipliği yapıyor. Yarasalar
kış uykusuna yatan hayvanlardır. Uykudayken korkarlar veya heyecanlanırlarsa
ölebiliyorlar. Bu yüzden mağara Kasım ve Mayıs ayları içerisinde yarasaları
korumak için kapatılıyor. Gezintiniz boyunca ara ara çığlıklarını duyacağınız
yarasalar, fotoğraf karelerinize de misafir olabilir :) Gitmeye niyetiniz varsa veya
Dupnisa’yı gezi listenize ekleyebildiysem ziyarete açık olduğu tarihlere dikkat
edin. Ziyarate
açık olduğu dönemde de 08:00 – 17:00 saatleri arasında içeri girebiliyoruz.
“Yahu bu kadar anlattın, yemek işini ne yapacağız peki?”
dediğinizi duyar gibiyim. Biz yemek işini mağara gezimizin dönüşünde yaptık.
Dupnisa’ya gelmeden 5-10 dakika kadar önce geniş bir dereyle karşılaşıyorsunuz.
İki tane işletmeci de derenin içine kütükler ve masalar koyarak dereyi
lokantaya dönüştürmüşler. Tabii hemen ayakkabıları çıkarıp derenin içindeki bir
masaya kurulduk, yemeğimizi yedik. Mekandan suyun serinliğinin verdiği ferahlık
ile ayrıldık ve dönüşe devam ettik. Ancak burası sizin içinize sinmediyse ya da
yanınızda yiyecek getirdiyseniz mağaranın bulunduğu bölgede akan derenin
etrafında oluşturulan piknik alanından faydalanabilirsiniz. Mağara çevresinde yiyecek-içecek
(köfte-sucuk-gözleme vs.)bulabileceğiniz mekanlar mevcut. Ayrıca dağ başında
olsanız da tuvalet-lavabo sıkıntısı çekmiyorsunuz. Yine mağara etrafında
hediyelik eşya, mısır, Kırklareli’nin yerel içeceği hardaliye satan tezgahlar
mevcut.
Burası bizim yediğimiz mekan:
Burası da mağara çevresindeki piknik alanı:
Ziyaretçi sayısı arttıkça ilgili makamlar buraya daha da
önem veriyor ve yatırım yapıyor. Önceleri mağara girişi ve çıkışı için tepelere
tırmanıp inmek gerekiyormuş. Ancak sonraları mağara girişi ve çıkışı için tahta
merdiven, ayrıca mağara içine de yürüyüş alanları yapılmış. Görsellik için de
yeni ışıklandırmalar eklenmiş. Bu merdivenler inişe kolaylık sağlarken orman
manzarasını daha rahat izlememizi de sağlıyor.
Tabii bu kadar masraf yapılmış, giriş ücretsiz olsa
şaşırırdık değil mi :) Kaçak girişleri önlemek için mağara giriş çıkışında turnikeler mevcut. Siz de 8
lira ödeyerek biletinizi ve jetonunuzu alabilirsiniz. (Tam hatırlayamıyorum ama
öğrenci girişi 3 liraydı sanırım.) Ardından siz de doğa’nın ustalık
eserlerinden birini keyifle dolaşabilirsiniz.
Kırklareli Merkez’den Dupnisa Mağarası'na Nasıl Giderim?
Kırklareli Merkez’deyseniz aracınızı Pınarhisar istikametine
doğru sürmeye başlıyorsunuz. Bu istikamette 10 dakika kadar devam ettikten
sonra “Üsküp” ve “Dupnisa Mağarası” tabelalarını göreceksiniz. Bu sapaktan
girecek ve kısa bir süre sonra Üsküp Beldesi’ne varacaksınız. Belde, Dupnisa’ya
gitmek için geçiş yollarından olduğu için misafirler düşünülerek çok sayıda
yönlendirme tabelası koyulmuş. Onları takip ederek Üsküp’ten çıkıyoruz ve yolu
terk etmeden 37 kilometre sürdükten sonra Dupnisa Mağarası’na varıyoruz. (Biz
gezintimizde bu yolu kullandık.)
Önemli bir uyarıda bulunmak istiyorum: Üsküp’ten çıktıktan
sonra zorlu bir yol ile karşılaşacaksınız. Dolambaçlı, bayırlı ve istikrarsız
yollar fazlasıyla tehlikeli; şoförlüğünüze güvenip bu yolda risk almayın!
İstanbul’dan Dupnisa Mağarası'na Nasıl Giderim?
İstanbul’dan Edirne istikametine yöneliyorsunuz. Yaklaşık
150 kilometrelik bir yolculuktan sonra tabelalardan Lüleburgaz’a yaklaştığınızı
anlayacaksınız. İşte o an gözleriniz Pınarhisar tabelasını arasın. Pınarhisar
tabelasından girin; çevre yolundan direkt olarak Lüleburgaz-Pınarhisar yoluna
çıkacaksınız. Pınarhisar tabelasını kaçırırsanız sıkıntı yok, çok zaman
kaybetmezsiniz. Bu
durumda Lüleburgaz’a girin; oradan Pınarhisar yoluna yönelirsiniz.
Neyse bir şekilde Pınarhisar’a geldik sanırım. Pınarhisar’a
geldiğimizde iki seçeneğiniz var. Birincisi ki bu yol İstanbul’dan gelenlere
tavsiyemdir o yüzden sadece bunu anlatacağım: Pınarhisar’dan Demirköy istikametine yöneliyoruz ve yolu terk
etmeden devam ediyoruz. (Dikkat! Yol biraz bayırlıdır.) Demirköy’e vardığımızda
zaten Dupnisa tabelalarıyla karşılaşıyoruz. Tabelaları takip ederek temiz
asfalttan nispeten daha bozuk bir yola geçiyoruz. Bu yolda yaklaşık 20
kilometre sürdükten sonra Dupnisa Mağarası’na varıyoruz. (İstanbul'dan Çerkezköy-Saray-Vize istikametiyle de gidebilirsiniz ancak o yola hakim değilim. Zaten çok fazla kilometre farkı yok.)
Dupnisa Mağarası, benim için güzel bir gezinti oldu. Değişik yerler görmeyi ve doğa turizmini sevenler buraya şans vermeli... Yazıdan önce zaten gelmeyi düşünenler ve bu yazıyla Dupnisa'yı gezi listesine ekleyenlere selam olsun. :)
Jetonya'da yakında Trabzon, Erzurum, Karabük gibi şehirlerle ilgili de seyahat yazıları okuyacaksınız...
İyi gezmeler.
İyi okumalar..
İyi hayatlar...
Bu Yazımı Sosyal Medya Hesaplarınızda Paylaşın
Mağaralar gerçekten sanat eseri gibiler. Fimlerdeki fantastik dünyada gibi hissediyor insan kendisini.
YanıtlaSilAynen öyle hocam, benim ilk mağara ziyaretimdi ve ilgimi fazlasıyla cezbetti.
SilBüyüleyici görünüyor :) Gidesim geldi.
YanıtlaSilBüyüleyiciydi, imkanınız varsa gitmelisiniz :)
SilYaaaa o tekrar mağaradan çıkarken korkutucu bir merdiven vardı yedi sekiz yıl önce o duruyor mu öyle hala?
YanıtlaSilAhh ahh kırklareli'nin bir ilçesinde altı senem geçti be. Mazi gözümde tüter.
Takibe aldım. Bana da beklerim. ^^
Çok fazla merdiven vardı,korkutucu olanları hatırlayamadım :)
SilBu arada hoş geldiniz, ben de sizi takipteyim.
hiç duymamıştım yaa. saol. istanbula uzak sayılmaz. o yemek yeri de ne güzelmiş. ne güzel bişi yapmışınız yaa gitmeklen :)
YanıtlaSilEvet deeptone iyi ki gitmişim. İmkanınınız olursa size de tavsiye ederim :)
SilMağaralara oldum olası hep ilgi duymuşumdur. Gizemli dünyaları ile beni kendilerine çekiyorlar. Diğer gezi yazılarınızı da bekliyoruz :)
YanıtlaSilKırklareli yakınlarına yolunuz düşerse Dupnisa'yı unutmayın :) Yakında Safranbolu, Erzurum, Trabzon dahil birçok yer için yazılar yazmak istiyorum.
SilDaha önce duymadım ve görmedim. Yazınız sâyesinde haberdâr oldum ve bir nebze de gezmiş oldum. Teşekkürler...
YanıtlaSilRica ederim Recep Hilmi Bey :)
SilMağara çok güzelmiş. Egzotik bir yer gibi. Görülesi bir yer.
YanıtlaSilYakınlarına yolunuz düşerse esgeçmeyin Arif Bey :)
Sil